"Chares Dickens - Büyük Umutlar" Kitap Eleştirisi (Kitabı okumuş olanlar için)



- Bunun ne olduğunu biliyor musun?

- Evet efendim, göğsünüz…

- Hayır! Bu benim kalbim, ve kırıldı…


Bazı hayat döngülerinde tutulup kalmak herkesin yaşadığı bir anı değildir. En azından gördüklerimi söylüyorum size; yalan söyleyecek değilim. Kalbin en ortasından, kanamayı bile geciktirecek denli ince bir çizgiyle kanırtan yaşam öyküleri, gerçek olmasalar da, eninde sonunda yaralar bazı yürekleri. Yazacak çok şey var ve bir o kadar da az… Klişeler iyi satar diye değil, birazdan kanamaya başlayacağım, ondan çabucak atmak istiyorum üzerimdeki vazifeyi.

Charles Dickens’ın “Büyük Umutlar”ı kalın bir kitap, evet; ama her sayfa sayısını hak etmiş bir roman. İçinde aşkı, nefreti, nankörlüğü, sersefilliği, zenginliğin uçarı havasını, patlayan balonları, mahkûmiyetin soluk isini aynı anda duyumsatan bir eser. Sanki Pip ile ben de çocuktum, ergendim, olgunlaştım ve büyüdüm. Sanki Estella’ya ben de âşıktım. Sanki hayatımın en verimli döneminde ben de bir anda ne yapacağımı bilmez, yapayalnız kalakaldım. Romanın içindeki “okuyucuyla konuşma” cümleleri bile beni rahatsız etmedi. Gerçekten, biri bana hayat öyküsünü anlatıyor gibi zevkle sonlandırdım bu serüveni.

Fakir bir köyde doğan, ezilerek büyüyen ve her zaman kabuğunu kırma güdüsünü içinde bulunduran bu çocuğa hak vermemek imkânsızdı. Bir anda yakaladığı zenginlik ve okuyabilme şansını farklı yönlere çeken, har vurup harman savuran Pip’i yargılayabilmek için onun bulunduğu durumlarda bulunabilmek gerekiyor bence. Kitabın sonunda gelinen yalnızlık, fırsatların önümüze her istediğimizde yere serilemeyeceği gibi temalar bize bir yol gösteriyor: Tek bir laf etmeden bile iki kere düşünmek gerektiği gerçeğini.

İnsanın aslında hep imkansızlıklara aşık olduğu zaten bilinen; ama göze batmayan bir gerçektir. Bu gibi temaların bir kitapta işlenmesi genelde çok sıradan karşılanmakla birlikte aslında hayatta hep düşülen yanılgıların birebiridirler. “Bunu zaten biliyorduk.” cümlesi hakkı verilerek kurulan bir cümle değildir genelde. Ben, bu tip “bilinen” temaların işlendiği eserleri okumaktan çok keyif alıyorum. Belki de bunun gibi beş-altı eser okuyabilse herkes, o zaman söylenenler(yazılanlar) bir kulağımızdan girip diğerinden çıkmayacak kıvama erişebilecekler.

Bir filmden çıktıktan sonra yanımdakilerle konuşmayı hiç sevmem. O filmin kritiği öncelikle kendi içinde tamamlanmalı diye düşünürüm. Bir olguyu konuşabilmek için önce özümsemek gerekir. Bu yüzden kitap okumak daha değerli belki de. Görselliğin soyut imgelerle gerçeğe dönüşmesi daha güzel, çünkü o zaman hem beyne, hem kalbe gidebiliyor düşüncenin bakışları. Kan devinimiyle açıklayabilirim bu teorimi: Kalbe girip çıkan aynı kan kütlesi, beyinden de geçiyor, hem de birkaç saniye içinde.

Pip’in, Estella ile hayatında bir şekilde var olan “mahkumluk” kavramı ile ilgili bir söylemi var: “…Üzerimde hep zindanların gölgesi vardı. (…) Bir yandan da bana her an biraz daha yakınlaşan Estella’yı düşünüyordum. (…) Öyle bir kızla bu zindan arasındaki çelişkiden tiksinti duyuyor, dehşete kapılıyordum.” Burada değinmek istediğim iki fikir var. Pip’in, velinimetini Miss Havisham sandığı dönemle gerçeği öğrendiği dönem arasında zindalarla ilgili düşüncelerindeki değişim çok belirgin olmakla birlikte çok da insani. Önceleri tiksindiği, içinde bulunan her insandan korkup nefret ettiği zindanlar, gerçek velinimetin öğrenilmesinden sonra yavaş yavaş değişiyor. Bu sefer nefret, tiksinti savcılara ve yargı sistemine yöneliyor. İnsanların hayatta sadece duygularıyla hareket ettiği, çoğunlukla haklıyla haksızı ayırt edemediği bu iki dönemde vurgulanıyor. Bu, iş hayatı ve özel hayatını ayıran, bunları birbirinden kopuk iki hayat olarak yaşayan avukat yardımcısı Wemmick ile pekiştiriliyor.

Ayrıca Pip özgürce sevdalandığı Estella’nın da fikirlerle, duygusuzlukla hapsolmuş yüreğini unutuyor. Zindanlarla Estella arasında bir uçurum olduğunu zannederken, aslında zindanın arkasındaki bir mahkuma aşık oluyor. Estella da kitabın son sayfalarında bu mahkumluğunu üstü kapalı vurguluyor. Daha da kötüsü, Pip Estella’ya aşık olurken farkında olmadan o tiksindiği zindanların arkasına kendisini bırakıveriyor. Buradaki çelişki bana insanların gördükleriyle hissettiklerinin ayrı şeyler olduklarını zannetmelerini hatırlattı. İçerde bir yerlerde yaşanan gerçeklerin sonuna kadar haklı görülmesi savunduğum bir şey; ama aslında hapishanede uyumakla gece yatakta sevgili için ağlamak arasında bir fark yok. Burada yine kendi hayatlarımızdan kesitler bulabiliriz. Yargısız infaz hükmünü geçirdiğimiz insanlar bir taraftayken, içimizde kopan fırtınalar da aslında aynı tarafta olmalarına karşın burnu büyüklük yapıp farklı şeyler yaşıyormuşçasına timsah gözyaşları akıttığımız zamanlar o ilk doğduğumuz günkü saflığa inebilirsek içimizde bir yerlerde, o zaman daha bilinmez taraflarını keşfedebilme hakkını kazanabiliriz kendimizin ve çevremizin.

Sevgiye aç büyüyen bir çocuğun, zekasıyla dünyayı ergenlikte tekrardan tanımaya çalışmasının romanı olan “Büyük Umutlar”ı çok severek okudum. Tutunmaya çalıştığı dalların kırılmasıyla umutsuzluğa düşen, sonrasında tekrardan kendisine tutunacak bir dal bulma sevdasına girişen bu çocuğu hiç unutmayacağım.

Yorumlar

  1. mükemmel eleştiri

    YanıtlaSil
  2. kesinlikle harika bir yazı, harika bir eleştiri..

    YanıtlaSil
  3. muhteşem bir analiz gerçekten çok severek ve ilgiyle okunmuş bir kitap, kitapl duygusal bağ kurmayı her zaman çok doğru bulmuşumdur. yarınki sınavım için harika ipuçları aldım çok teşekkür ediyorum. :)

    YanıtlaSil
  4. Kritik yazınız çok güzel. Okuyucuya yönelik cümlelerin güzelliği ve duyguyu yaşatması en önemli özelliğiydi. Ben en başından beri estella ile evlenmesini istemiştim yani oraya bağlanmasını hatta en son karşılaşınca sevinmiştim (son sayfaya kadar bulamayıp üzülmüştüm) ama belkide gerçek bir hayat kitabı gibi yazıldığı için her zaman istenilen yazılmıyor yine de bu kadar güzel olmasına rağmen içimde gerçek hayattaki aşkın verdiği acı benzeri bir burukluk bıraktı bu kitap

    YanıtlaSil
  5. ‘’Acı en iyi öğretmenmiş, bana çok şey öğretti. Eğdi beni, büktü ama daha iyi bir biçime soktu.’’

    Charles Dickens – Büyük Umutlar kitap yorumu: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/charles-dickens-buyuk-umutlar-kitap-yorumu/

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Gustave Flaubert - Madam Bovary" Kitap Eleştirisi (Kitabı okumuş olanlar için)

Günce - 15 Mart, 22