Ana içeriğe atla

Kopuk Karalama // Çelişkiler-1 \\ Açılışlar Mutlaka Kırgın Olmalı


Alev aldı kör korlarım... Neden niçin bu çabam yalnız kalmaya? Birine olan sevgimi gösteremedikten sonra bir şeyler hissetmiş varsayabilir mi bir insan kendini?

...Rakımdan bir yudum alıyorum ve dumanı kağıt parçalarına üflüyorum. Anason kokusu burnuma geri çarpıyor. Bir, "Oh!" çekiyorum; kimseye aldırmadan, seslice.
Dünyaya haykırabildiğim tek şey zevklerim işte!

...Gözlerine bakamazdım ben sevdalandıklarımın. Senin gözlerinde ise kaybolabilirdim...Tek hamle gerekiyordu belki de seni kendime çekmem için, belki de kendimi kandırıyorum. Aslında gerçekleri kabul etmek istemiyorum...




Bir nefes.
Bir nefes daha...
Kendisini bulabilmek için boğulmayı bile göze alabileceğini kimse bilemeyecek.
Uğraşılması zor; ama bence buna değer biri.
O ise...
Umrunda değil ki!
Sadece gülümsemek istiyor. Çünkü normalde hayat O'na çok basıyor.
Sevse, sevdiğini anlamıyor.
Kızsa, kızdığını sonra idrak edip sinirini kendisinden çıkarıyor.
Bu insan özel üretim mi?




Sevdikçe, zavallılaşıyorum ben.Bir adam bana, "Sevdiğini söylemekten ve bu yolda küçülmekten korkulmamalı." demişti. Bu laf, benim duymak isteyeceğim ve uzun süredir duymak için beklediğim bir laftı.
"Küçülmek, cesaret ister."
Yolculuğumuz gerçekten de çok mu dalgalıydı? Peki, bundan dolayı benden uzaklaşman benim aslında gülümseyeceğim bir şey mi olmalı?
Birine yüklenmek değil; yük bindirebilmek...

...ve bir yudum daha, bir nefes...




Dışarıdan koskocaman.
Döver de, söver de.
Kapı gibi sağlam.
Hiç, bir kadının duyargaları yok bu kadında.
Duvar gibi.
Kırılmaz camdan gözleri.
...
Yok yok, hiç sinema yemek teklif etme.
Siker ve atar o seni.
İçkicidir ha! Bu da sana benden kıyak.
Biraz içir, akşam yatağında senin; tek gecelik, mümkünse gündüze çıkarmadan.
Çok sade.
Karıştırma komplike hislerle...




Kendime çok kızıyorum; hep kaybettiğim için değil! İstesem asla kaybetmezdim ben. Bilinçsizce kaybetmeyi seçiyorum. Hala aslında gayet karakterlice seçimlerimi kendim yapıyorum; ama bedenimin içinde bir iletişim bozukluğu var ve bu insanlarla olan ilişkime de yansıyor.
Çünkü kendi içinde döllenemezsen, kimsenin eli, senin kalbini hissedemez.
...
Susuyorum o bedene. O'nun da dediği gibi, dokunmak planlar gerisine düşebiliyor O'nunlayken.
Çıtım çıkmıyor. Kızıyorum kendime ve üzülüyorum geçmişimizin bulanık bir kova suya döndüğüne...




...Nasıl da sivri dilli!
İçmeyi sever!
Bir kemer gibi sarar seni.
Aldanma...
Bırakacaktır illa başka bir beden için seni.
Gül sadece O'nunla.
Gerisine bulaşma.
...
Sevmez! Küçülmez!
Ben bırakmalıyım en iyisi, O beni bırakmadan.
En küçük çaba sarf etmiyor ki!
Ben O'nu öperken bile hala gülümsüyor başka bedenlere.
Sadece aklımı karıştırmayı başarabiliyor.
Gerisi, fasa ve fiso...



...Yeniden başlayabilir miyiz? O kadar güçlü mü bağlarımız? Yoksa ben çaba sarf ederek iyice mi içine sıçarım?
Anlamak zor kendimi. Cesaretli gibi gözükürken, vücudumdaki soyut zincirler dört bir tarafımda. Ve ben açım.
...İçimden çıkmak isteyen binlerce cümleye rağmen
Susuyor yine ellerim.
Bedenimin alevleri şakaklarımdan fışkırıyor
Ve seni özlüyor kirpiklerim.
Bendeki "Sen", öylesine güzel ki
Belki de bu yüzden dokunmaya kıyamıyorum gerçek "Sen"e...




...İyi yazıyor bu kadın!
Ağzından görmeden cümlelerini, üzerine alınma sakın!
Sana döktüğünü söylediği şiirler,
Aslında başka birinin teninden çıkmadır.
İkizler burcu bu.
E, güzel de.
Çekip giderse, afallarsın.
Kendini kaptırma.
El yazısına inanma.
Ağzından duymadan cümlelerini, "Benimmiş O!" deme sakın.
Salaklaşma.
Haydi, e artık durma!
Kopar daha zaman varken kendini O'ndan...




...Bu yüzden gözlerim gözlerine mıhlandığı halde susuyor
Ve dudaklarım aralanıp söyleyemiyor
Bana rağmen bedenimin seni nasıl sevdiğini.

Ve ben, kendime sunturlu küfürler ederek uzaklaşıyorum.
Kendime yabancılaşmak pahasına,
Yine sana hem susuyor, hem sevdalanıyorum.




Bak, gördün mü?
Rahatladın, değil mi?
Şimdi güçlendin işte.
Şimdi, O'nun şiirlerine malzeme olabileceksin.
O'nun yanındayken üzüleceğine
O'nun damla damla çiziklerinde hayat bulacaksın.
O, güçlenir gibi görünürken,
Aslında O'na gücü bahşederek sen mitolojik olacaksın;
Ölmeyeceksin bir kere!
Çünkü defterleri her araladığında,
Bir hançer gibi dağlayan anıları okuyacak
Ve sonsuza kadar gözlere inmiş perde gibi hafızasında asılı kalacaksın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Chares Dickens - Büyük Umutlar" Kitap Eleştirisi (Kitabı okumuş olanlar için)

- Bunun ne olduğunu biliyor musun? - Evet efendim, göğsünüz… - Hayır! Bu benim kalbim, ve kırıldı… Bazı hayat döngülerinde tutulup kalmak herkesin yaşadığı bir anı değildir. En azından gördüklerimi söylüyorum size; yalan söyleyecek değilim. Kalbin en ortasından, kanamayı bile geciktirecek denli ince bir çizgiyle kanırtan yaşam öyküleri, gerçek olmasalar da, eninde sonunda yaralar bazı yürekleri. Yazacak çok şey var ve bir o kadar da az… Klişeler iyi satar diye değil, birazdan kanamaya başlayacağım, ondan çabucak atmak istiyorum üzerimdeki vazifeyi. Charles Dickens’ın “Büyük Umutlar”ı kalın bir kitap, evet; ama her sayfa sayısını hak etmiş bir roman. İçinde aşkı, nefreti, nankörlüğü, sersefilliği, zenginliğin uçarı havasını, patlayan balonları, mahkûmiyetin soluk isini aynı anda duyumsatan bir eser. Sanki Pip ile ben de çocuktum, ergendim, olgunlaştım ve büyüdüm. Sanki Estella’ya ben de âşıktım. Sanki hayatımın en verimli dönemind...

Günce

Çocukluğum Suadiye 'de, uzunca bir sokakta geçti. Okul dönemi biter bitmez anneannemin evine taşınır, tüm yazı orada geçirirdim. Az araba, bol akran, çok hareket ve fazlaca hayal ürünü ile ürettiğimiz oyunlarla yemek yemeyi bile unuttuğumuz günler geçirirdim.  Gece olunca ben anneannemin kucağında yatardım, birlikte televizyonda film izlerdik, o uyuyakalırdı. Odalarımıza geçtiğimizde dayımın zamanında evde gizli sığınaklar yaratıp sakladığı kitaplara göz atardım; hepsi eskimiş kağıt kokan ve içinde çoğu kişinin duymak istemeyeceği fikirler barındıran hayal dünyalarıydı. Uykuya daldığımda, kendi hayal dünyamla baş başa kalır, tüm gün özümsediğim bilgi birikimi ve deneyimlerden bağımsız dünyalarda kah büyülenir kah kavrulurdum. Büyümeye başladığım o dönem geldiğinde kafamda binlerce soru, hala sokakta top oynamak isterken bir yandan top oynadığım çocuğa baktığımda karnıma giren ağrıları keşfetmeye çalışıyordum. Her şey her gün defalarca karışırken hayat da devam ediyordu: sokaktaki a...

Denize Doğru

Yaşanacak her şeyi yarım kalmıştı. Her şeyi yarım bırakmıştı ve daha yapmak istediği çok şey vardı. Durdu. Sigarasızlık, düşünmesine ket vuruyordu. Sigara içiciliğini de yarım bırakmıştı; herkes ve her şey gibi. Konsantre olmaya çalıştı. Eski İstanbul manzaralı penceresinden hayat koşuşturmalarını izledi biraz. Dışarıdaki havayı gözleriyle soludu; bir an kendi acelelerini unutmak için. Dalmış. Şehrin ışıkları yanmış. Gökyüzü kırçıllı masmavi. Baktığı kömür gözlerin rengine boyanacak Dünya az sonra. Biraz daha beklemeli... Kendisinden bahsederken hep üçüncü kişi kullanması, yabancılaşma, hırçınlaşma ve sahipsizleşme demek olduğu kadar, - eğer keskin bir zeka bunu kavrarsa aynı zamanda şeffaflaşma da demekti. "Ben" demeden birçok gerçeği açığa vurabilirsiniz kendinizle ilgili. Yazdığım bütün satırları heba edesim var.  Çünkü ben, bende değilim. Bir kadeh şarap. Üzerinde çay lekeleri olan defterin her sayfasının sağ üst köşesi çevrilmekten silikleşmiş. Kendi yazım...bazen ...