Sür-Ali Sureti

Bir kutu mu koymuştum başucuma? Yok yok, portakalımı pabucuma sokuşturmuştum. Karaladıklarımı kağıttan gemi yapıp yüzdürmüştüm küveti doldurup; ama nasıl bir cümle ki bu? Nereye karalayacağım ki başka? Dur bakayım... Duvarlara yazıyordum bir ara ben, değil mi? Yaşadıklarımın üstünü çiziyordum. Duvar, ah o lanet duvar, bembeyazdı ya, bütün bildirdiklerini ifşa ede ede üstüme geliyordu. Benim bir suçum yok. Şimdi ise parlament mavisi. Boyattı geçen hafta babam. Bir film mi izlemiş ne, korkmuş bana bir şey olur diye. “Sakın!” dedi, “Bir çizik görmeyeceğim üstünde.” Eskiden bunu bayramlarda giydiğimiz gömlek için derlerdi annelerimiz: “Bir kırışıklık görmeyeceğim.” Zaman değiştikçe, sanatın formatı ve sanat saydıklarımızın çıplaklığı öznelleştikçe, ebeveynlerin tehditkar öğütleri de değişiyor demek. Öğüt mü? Tabiî ki. Kıssadan hisse, duvarı çizme yoksa güzel bir pataklarım seni diyor bana açıkça. Şimdi, buna ben öğüt demeyeyim de neye diyeyim?


Kırmızı bir kalem aldım elime. Duvar çizmeliyim. Karalamalıyım. Hayır hayır, karalama değil. Bildiğiniz pisleteceğim işte duvarı. Arzu duyuyorum buna resmen. Yazmayacağım hayır. Babamın bana direttiği şeyi istiyorum sadece: Kirletmek. Dur bakayım. Elimde mavi kalem varmış benim yahu. Mavi duvarı mavi kalemle nasıl çizeceğim ki? Atacağım elimden bu kalemi ben. Hatta balkondan fırlatacağım. Kızdırdı beni. Aşağıladı. Onun yüzünden, “Cesaret edemedim.” demek zorunda kalacağım. “Babama karşı gelemedim. Oturdum aşağıya. Tertemiz mavi duvarıma çerçeveler çaktım.” demek zorunda kalacağım. Çerçeveler demişken, içleri boş bu arada. Eskiden işte, babam yokken hani, çerçevelerin içini ben doldururdum. Bazen birkaç cümleyle, bazen de kuru boya kalemleriyle. Aynaya bakmak gibi bir şeydi bunlar. En azından bana öyle gelirdi. Normal aynaya bakmam ben. Tiksinirim. O yüzden dışarı çıkmıyorum zaten. Ben bile kendimle geçinemiyorsam, dışarısı benimle nasıl bir uyum içine girsin? Her neyse, yine konudan saptık. Ne diyordum? Tiksinmek... Yok yok. Tıkanmak? Tıkışmak? Hah, tıklım tıklım olmak! Şimdilerde öyleyim işte. Aynalarımı yaratamadığım şu birkaç gündür içim kıpır kıpır. Bak işte bu yanlış kullanım oldu değil mi? Özellikle yapıyorum.


Yoo.


Ben, bizzat kendim, yalan söylüyorum.

Kafa buldum odamda bir yerlerde. Kafayı aldım kırdım. Babamın kafasını da kıracağım en yakın zamanda. Paparazzi haberlerinde konuşulacağım. Şok şok şok! Az sonra! Üvey babasını nasıl öldürdüğünü anlatıyor! Bu aralar böyle. Ana haberler dedikoduyu, dedikodu programları katilleri konuşuyor. Filmimi de çekerler belki, ne dersiniz?

Hem bu arada, siz kimsiniz?


Üvey babam... “Yaşayacağım kadar yaşadım.” deyip hala kendi kurallarını uygulatan, kendi gönlünün hoşluğundan başka bir şeye önem vermeyen şu klişe adamlardan. Annem de aşık olmuşmuş. Diyor ki, “Yaşayacağım kadar yaşadım. Artık benim için tek önemli olan O’nun mutluluğu.”. Peki ben ne oluyorum bu durumda? Nasıl namusun tanımı anlatılanlar değilse, piçin tanımı da öyle değil.

Ve duvarlar... Sanki karalasam, her şeyden arınacağım gibi gelse de hep var olacaklar.

Dışarıda çocuklar top oynuyorlar. Seksek ve saklambaç. Kanayacak belki dizleri. Akılları da kanayan dizlerinden akıp gidecek. İşte o gün çocuk olarak hayatta var olabilecekler. Evde kapana kısılıp en küçük çiziğin hayalini kuran ben ise, çocukluğumun hatırlamadığım göbek bağına hapsolmuş bir şekilde pencereye dahi yaklaşmadan hep bir şeyler umarak bekleyeceğim. Ve sadece umduğum için, o beklediklerim asla gelmeyecekler. Asla geleyazmayacaklar. Yazadurmayan yapraklar dallarından kopup insanlarının ayakkabı pisliklerine takılıp bambaşka sokaklara bin bir parça dağılacaklar.


Susmuşum. Es notası. Dört dörtlük. Ve bir daha. Ve dahası. Çizmiyorum işte. Kızdırdınız beni.

-Tık tık! Eyvah! Geleni tahmin etmek çok zor. Kimse gelmez ki. En iyisi ben uyuma numarası yapayım.

Yorumlar

  1. sen de delisin (:
    gel beraber yıkalım duvarları, güneş kaçsın gözümüze. ben çimlere sataşırken, sen güneşi oyala. sonra daha iyi duycak kulaklarımız. suyun altındaymışız gibi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Chares Dickens - Büyük Umutlar" Kitap Eleştirisi (Kitabı okumuş olanlar için)

"Gustave Flaubert - Madam Bovary" Kitap Eleştirisi (Kitabı okumuş olanlar için)

Günce - 15 Mart, 22